Said bin Zeyd (ra)

Hz. Said bin Zeyd (ra)

Hz. Said bin Zeyd (r.a.), hidayet semasındaki Peygamber yıldızlarından birisiydi. Henüz 19-20 yaşlarında cevval bir gençken, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) İlahî davetini duyar duymaz hanımıyla birlikte huzuruna varıp İslam’ı kabul ettiler. İslam safında 12 ve 13. sırayı almışlardı.

Hz. Said’in (r.a.) İslam’ı hemen kabul edişinde ailesinin büyük payı vardı. Babası Zeyd bin Amr, cehalet âdetlerinden uzak, temiz ruhlu ve Allah’ın varlık ve birliğine inanan bir insandı. Müşrik değildi ve Hz. İbrâhim’in dini üzerinde bulunduğunu söylerdi. O zamanlar „Hanif dini“ olarak bilinen tevhid inancını bizzat araştırarak bulmuştu. Bunun için Şam’a kadar gitmişti. Orada Yahudi ve Hıristiyan âlimlerden Hz. İbrâhim’in dinini öğrenmiş, „Yâ Rabbî! Şahit ol, ben İbrâhim’in (a.s.) dini üzereyim.“ diyerek tevhid akidesini ilan etmişti.

Bir defasında Kureyşliler bir ziyafet verdiğinde, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) putlar üzerine kesilen yemeklerden tatmadı. Hz. Zeyd de yemeyerek: „Ben sizin putlar üzerine kestiğiniz hayvanların etinden yemem. Ancak Allah’ın ismiyle kesilenden yerim. Siz bu hayvanı Allah’tan başka ilahlar adına kesiyorsunuz!“ dedi. Bu sözler müşriklerin damarına dokundu ve Hz. Zeyd’e işkence etmeye başladılar. O, tek başına inancı uğrunda mücadele veren Hz. Zeyd, Peygamber Efendimize (s.a.v.) vahiy gelmezden önce vefat etti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun durumu sorulduğunda: „O, kıyamet gününde tek bir ümmet olarak diriltilecek. Cahiliye zamanında ibadet ediyordu, Hz. İbrâhim’in dini üzereydi ve Allah’ı bir bilirdi.“ buyurmuştu.

İşte Hz. Said (r.a.) böyle bir babanın oğluydu ve babasının mücadelesini Peygamber safında devam ettirdi. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) akrabası olup, Hz. Ömer’in (r.a.) de amcası oğlu ve eniştesiydi.

Hz. Said (r.a.) ve hanımı, Hz. Ömer’den (r.a.) önce Müslüman olmuşlardı ve onun iman etmesinde büyük tesiri oldu. Hz. Ömer (r.a.) henüz müşriklerken Peygamber Efendimizi (s.a.v.) öldürmek üzere yola çıktığında, kız kardeşi ve eniştesinin de Müslüman olduğunu öğrendi. Hiddetlenen Ömer (r.a.), onları dövdü. Hz. Fâtıma (r.a.) cesurca: „Ömer, Ömer! Elinden geleni yap. Ben ve kocam artık Müslüman’ız. Dinimizden de dönecek değilz.“ dedi. İnsafa gelen Ömer (r.a.), okudukları Kur’ân sayfalarını istedi ve Tâhâ Sûresi’nin ilk âyetlerini okuyunca kalbinin yumuşadığını hissederek Müslüman oldu.

Hz. Said (r.a.), Peygamber Efendimizden (s.a.v.) bir an olsun ayrılmayan eşsiz bir iman eriydi. Medine’ye ilk hicret eden sahabiler arasındaydı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendisini Ensar’dan Hz. Ubeyy bin Kâ’b (r.a.) ile kardeş ilan etti.

Bedir Savaşı hariç bütün savaşlarda Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yanıbaşındaydı. Bedir’den önce keşif görevi verilen Hz. Said (r.a.) ve Hz. Talha (r.a.), döndüklerinde savaşın zaferle sonuçlandığını öğrendiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onları savaşta çarpışmış gibi kabul etti ve ganimetten paylarını tam verdi.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) vefatından sonra da Hz. Said (r.a.) hizmet kervanının mühim halkasını oluşturdu. Hz. Ömer’i (r.a.) Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yanına defnederken ağlayarak: „İslam için ağlıyorum! Ömer’in şehadeti, İslam’da açılan bir gediktir. Bu gedik kıyamete kadar kapanmayacaktır.“ diyordu.

Yermük Zaferi’nde ve Şam’ın Fethi’nde büyük emeği vardı. Savaşın kızgın anında askerlerine: „Ciddiyetlik ve atılganlık, dünyada insana şeref, ahirette rahmet bahşeder. Biz ikisini de kazanmaya çalışalım!“ dedi. Hz. Ebû Ubeyde (r.a.) kendisine Şam valiliğini teklif ettiğinde: „Ben Allah yolunda cihat etmek istiyorum.“ diyerek reddetti.

Kûfe’de Hz. Ali (r.a.) aleyhinde konuşan birine karşı çıkarak, Peygamber Efendimizden (s.a.v.) işittiği hadisi anlattı: „Ebû Bekir (r.a.) cennette, Ömer (r.a.) cennette, Osman (r.a.) cennette, Ali (r.a.) cennette, Talha (r.a.) cennette, Zübeyr (r.a.) cennette, Sa’d bin Ebî Vakkas (r.a.) cennettedir.“ Dokuzuncusunu da sorduklarında: „Dokuzuncusu benim!“ dedi.

Hayatının son yıllarını Medine’nin Akiq mevkiinde ziraatle geçiren Hz. Said’e (r.a.) komşusu kadın iftira etti. Duası kabul edilen Hz. Said (r.a.) beddua etti ve kadının gözleri kör olup kuyuya düşerek öldü.

Hz. Said (r.a.), Hicret’in 51. yılında 80 yaşında vefat etti. Naaşını Hz. Sa’d bin Ebî Vakkas (r.a.) yıkadı, cenaze namazını Hz. Abdullah bin Ömer (r.a.) kıldırdı. Allah ondan razı olsun!

‘Kim ki kendisine ait olmayan bir toprağı alırsa, yerin yedinci katında da olsa, o toprak, kıyamet gününde onun boynuna dolanır. Kim malı uğrunda ölürse, şehittir.” (Hilyetü’l-Evliyâ, 1: 96-97)