Zubeyr bin el-Avvam (ra)

Hz. Zubeyr bin Avvam

Peygamber Efendimizin (s.a.v.), „Her peygamberin bir havarisi vardır, benim de havarim Zübeyr’dir“ buyurarak methettiği Hz. Zübeyr (r.a.), İslam’a gönül veren ilk bahtiyarlardandır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) en yakın dava arkadaşı olan Hz. Zübeyr (r.a.), halası Hz. Safiyye’nin (r.a.) oğludur. Babası Avvam, Hz. Hatice validemizin kardeşidir.

Hz. Zübeyr (r.a.) küçük yaşta yetim kaldığından annesi tarafından yetiştirildi. Hz. Safiyye (r.a.), oğlunun terbiyesinde çok titiz davranıyordu. Onu hayata hazırlamak için bazen dövdüğü de olurdu! Bunu görenlerin, „Çocuğun kalbini çok kırıyorsun!“ demelerine karşı Hz. Safiyye (r.a.): „Benim Zübeyr’i dövmem, onu sevmediğimden değildir. Ben onu akıllanması, adam olması ve ilerde orduları bozguna uğratarak ganimetle dönecek bir kahraman olması için terbiye ediyorum.“ cevabını veriyordu.

Gerçekten de Hz. Zübeyr’in (r.a.) annesinden aldığı terbiye hayatına yansımıştır. Zübeyr (r.a.) cesareti ve kahramanlığı ile tanınmış, Müslüman olduktan sonra da canını feda eder derecede ileri atmıştır. Amcası ona işkenceler ederek dininden dönmesi için zorlarken, Hz. Zübeyr (r.a.): „Amca, artık ebediyen küfre girmem.“ diye sebat ediyordu.

Mekke’de müşriklerin Müslümanlara göz açtırmadıkları devrede bir ara Peygamber Efendimizin (s.a.v.) öldürüldüğünü duydu. 15 yaşında Müslüman olan Hz. Zübeyr (r.a.), o sıralar henüz çok gençti. Hadisenin mahiyetini anlamadan kılıcını sıyırarak müşriklere ders vermek üzere yola çıktı. Yolda kendisini gören Peygamber Efendimiz (s.a.v.): „Ne oldu Zübeyr, nereye gidiyorsun böyle?“ diye sordu. Birdenbire şaşıran Hz. Zübeyr (r.a.), meselenin aslını öğrendi ve Peygamber Efendimize (s.a.v.): „Anam babam sana feda olsun yâ Resûlallah! Senin katledildiğini duydum; müşriklere haddini bildirmeye gidiyordum!“ dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onu teskin etti ve duada bulundu.

Böylece, İslam tarihinde küffara karşı ilk kılıç çeken Hz. Zübeyr (r.a.) oldu.

Mukaddes davaya bütün varlığıyla bağlanan Hz. Zübeyr (r.a.), müşriklerin çeşitli işkence ve zulmüne maruz kaldı; fakat bütün bu taarruzlar ona teşvik kamçısı oldu, mücadele azmini artırdı. Habeşistan’a hicret eden kafileye katıldı, daha sonra oradan Medine-i Münevvereye hicret etti.

Medine’de Peygamber Efendimize (s.a.v.) kavuştuktan sonra onun emrinden hiç ayrılmadı; hüzünlü ve sevinçli günlerinde hep onunla birlikte bulundu. Bütün muharebelerde Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yanında yer aldı, ona gelebilecek tehlikelere göğsünü gerdi. Hz. Zübeyr (r.a.) şöyle der: „Resûlullah ile beraber katıldığım savaşlarda yara almayan hiçbir yerim yoktur.“

Bedir Savaşı’nda karşısına çıkan hasımlarını bir darbede yere serdi, harbin en şiddetli anlarında müşrikleri perişan etti. Hz. Zübeyr (r.a.), Bedir’de başına sarı bir sarık sarmıştı. Zübeyr’in düşman karşısında şahlanışını gören Peygamber Efendimiz (s.a.v.), onun şecaat ve kahramanlığını şöyle övmekteydi: „Meleklerin, sarı başlıklarla Zübeyr’in suretinde indiklerini görüyordum.“

Uhud Savaşı’nda da Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yanıbaşında çarpışan birkaç fedaiden birisi Hz. Zübeyr’di (r.a.). Savaştan önce Peygamber Efendimizle (s.a.v.) „ölüm“ üzerine biat etmişti. İlk bozgundan sonra Peygamber Efendimizin (s.a.v.) çevresinde kendisini kalkan yaparak bahadırlık gösteren gözüpek sahabiler arasındaydı.

Kurayza Yahudilerinin Peygamber Efendimizle (s.a.v.) yapılan anlaşmayı bozmalarından sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.), onların üzerine gidecek bir kumandan arıyordu. „Kim gidecek?“ sualine hep Zübeyr (r.a.) cevap verdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Zübeyr’in (r.a.) gönüllü hizmete talip olmasından çok memnun oldu ve „Anam babam sana feda olsun, ey Zübeyr!“ diyerek iltifatta bulunmuştu.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), dünyada iken cennet saadetiyle müjdelediği sahabiler arasında Zübeyr’i (r.a.) de zikretmiştir.

Mekke’nin Fethi’nde Hz. Zübeyr (r.a.), Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sancaktarı idi. Huneyn Savaşı’nda Peygamber Efendimizin (s.a.v.) etrafında kalan, onu yalnız bırakmayan fedailer içinde Hz. Zübeyr (r.a.) de vardı. Boylu poslu, güçlü kuvvetli bir insan olan Hz. Zübeyr (r.a.), müşrikleri birer birer savuşturuyordu.

Hz. Ömer (r.a.) devrinde fetih ordusuna tekrar katıldı. Yermük Savaşı’nda İslam mücahitlerinin önünde çarpışan Hz. Zübeyr’in (r.a.), zaferin elde edilmesinde büyük hissesi vardı. Mısır’ın fethiyle vazifelendirilen Hz. Amr bin Âs (r.a.), Fustat Muhasarası sırasında yardım istedi. Hz. Zübeyr (r.a.) burada da askerî tecrübesini kullanarak kaleyi muhasara etti ve başarıyla fethetti.

Hz. Zübeyr (r.a.) celadet, şehamet ve cesareti ile beraber, son derece takva sahibi, merhametli, hakperest, ince ruhlu ve temiz huylu, seçkin bir şahsiyetti. Zengin sahabilerden olmasına rağmen son derece sade yaşar, mütevazı giyinirdi. Birçok fakir Müslüman’ın geçimini üzerine almıştı. Müslümanlar arasında emanete riayetiyle meşhurdu. Sahabiler en kıymetli şeylerini Hz. Zübeyr’e (r.a.) emanet ederlerdi.

Hz. Osman’ın (r.a.) şehit edilmesinden sonra, Hz. Ali (r.a.) ile Hz. Zübeyr (r.a.) yüz yüze geldiler. Hz. Ali (r.a.) Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bir hadisini hatırlattı: „Sen bir gün Ali’yle haksız yere savaşacaksın.“ Bu ikazı duyan Hz. Zübeyr (r.a.) hakperestlik gösterdi ve: „Evet, hatırladım. Yemin ederim ki, ben seninle savaşmam!“ diyerek oradan ayrıldı.

Hz. Zübeyr (r.a.) oradan ayrılırken peşine „Amr bin Cürmüz“ adında bir adam düştü. Hz. Zübeyr (r.a.) bir ara namaza durdu. Bunu fırsat bilen Amr bin Cürmüz, Hz. Zübeyr (r.a.) tam secdeye varınca kılıcını çıkardı ve büyük sahabiyi şehit etti.

Hicret’in 36. senesinde şehit olan Hz. Zübeyr (r.a.), 64 yaşında bulunuyordu. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), „Talha ile Zübeyr, cennette benim komşularımdır.“ müjdesiyle onu bahtiyarlar safına katmıştı.

Allah ondan razı olsun!